Tuesday 24 December 2013

Bir merak hikayesi

Merak iyi bir şey midir, kötü bir şey mi? Pek karar verebildiğimi söyleyemeyeceğim.

Meraklı Melahat ile pek bir alakam olmasa da bazı bazı kendimi hiç de içinde bulunmayacağim durumlarda, yerlerde ya da kişiler ile buluyorum. Hani sonradan kurcaladığımda ne halt demeye bunu yaptım diye ise; nedense o hep merak kafasını uzatıyor bir yerlerden.

Yine benzer bir merak ile çıktım yollara..

Aynı merak zaten yeni compact makinem içindeki çeşit çeşit filtreleri denemeye de sebep. İşte ilk örnek yola çıktığımız gibi geliyor hemen.



Dubai den birazcık uzaklaştık sanki? Çöl yerini kayalara bırakıyor.


E yol uzun. Dışarıdaki manzara benzer halde ilerlemekte, ve fotograf çekme merakı, makine içindeki filtreler ile birleşince aşağıdaki fotograf da böylece ortaya çıkmış oldu. 



Dubai den uzaklaşsak da dört bir yanı saran UAE bayraklarından anlıyoruz ki hala ülke sınırları içerisindeyiz.


Fotograf meraklısı tek ben değilim.
HTC nin GPP ile ortak organizasyonundayız. Uc kişilik gruplara verdiler bir tane telefon
bu da katılımcı kartım. ve ultra konforlu moderennn otobosumuz 
Yol hala devam ediyor ve artık tıngır mıngır ilerleyen otobuste sıkılma emareleri kendini gösterneye başlıyor.
Her 1/3 kuralına uyan foto güzel midir? 

Medeniyet ile burada vedalaşıyoruz sanırım..

Meraklı kalabalık elinde telefonu hazır şekilde bekliyor.

Bazıları rahat olmak ister..
Bazıları biraz daha rahat ... 
Bazılarının konfor tanımı ise az biraz farklıdır.

Bazılarına ise birazcık görmek bile yeter

meraklı ve mesafelı seyirci.


Meraklı ve olaya yakın olmak isteyen izleyici
Bütün bu merak ne için diyecek olursanız ise, işte olayın aktörlerinden biri sahneye çıkıyor şimdi.


Olay meğersem içinde bulundukları dünyaya kızmış iki boğanın birbirine kafa tutmasıymış..

Dünyanın gerçeği sanırım, birileri kavga ederken, kavganın mimarları da keyifle kavgayı izlerler.

kazananan için şarkılar ile beraber tezahurat da bol

Dövüsü kazanan boğanın sahibi pek bir neşeliydi.


Sahibinin aksine dövüşenin mutlu olduğunu söylemek epey zor.



E haksız da sayılmazlar.



Dövüşün kurallarını anlayamadığım için, pek net bir şey demek zor.

Anladığımız kadarı ile boğalar kafa kafaya birbirlerini iterken bir noktadan sonra bir tanesi geri adım atmaya başlıyor.


Sanırım belli bir adım ya da süre geri geri gittiğinde ise kaybediyor. O noktadan hemen sonra da aynı anda beş altı kişi sahaya fırlıyor ve boğuşmakta olan boğaları birbirinden ayırıyorlar. 



Hani geri giden olmasa bile biri diğerine zarar vermeye başlayacak gibi olduğunda da hemen müdahale ediyorlardı. Bu şekilde kontrollü bir ortam olması evet iyi bir şey ama yine de kabul edilemeyecek bir eğlence anlayışı benim için.

Evet oraya gitmeden evvel, bunun iki boğa arasında bir dövüş olacağının farkındaydım ve Ispanya'da yaptıkları gibi bir şey olsa hiç gitmeye kalkmazdım zaten.

Ama işte o merak var ya.. Merak ettim işte..

İlan fotografındaki boğalar kendi hallerindeymiş gibi görünüyorlardı. Boğaların kendi aralarında dövüşünü izlemenin de beni rahatsız edeceğini biliyordum, ama insanlar onlara zarar vermeyecekler diye kandırdım kendimi belki de. Insan kendi merakını gidermek için, kendisine de yalan söyler bazen.

Bu yalanın ortaya çıktığı an, alana yaklaşmaya başladığım andır. ve gerçeği gördüğüm anda da dondum, kaldım.

Bana verdikleri telefonu ekip arkadaşlarıma teslim ettim, ve kendime gelmek için herkesten uzaklaşmam gerekti.
Elim makineye gidemedi, kendimden insanlığımdan utanmış halde karşılarında dikildiğimde aklıma gelen en son fikir ise korku idi. O şekilde zincirlenmiş boğalar eğer çevresindeki bir insana zarar verecek olursa burada suç kesinlikle o insandadır diye içten içe inandığımdan da olabilir.

O ilk şoku atlatmam uzun sürse de atlattıktan sonra, fotograflamak ve herkese bunu anlatmak istedim.

Bu iş öyle "kontrol ediyorlar, birbirlerine zarar vermelerine dahi izin verilmiyor" gibi laflar ile şirin gösterilemeyecek kadar adice. Süslenmiş olmaları burunlarındaki halka ile sağa sola çekiştirildikleri gerçeğini örtemiyor.


ya da boynuzundan sürüklemeyi..









No comments: