Sunday 8 December 2013

Ve Sinema...

Bugün günlerden sinema günü.
Gün ortasında yapmış olduğum planlama hatasından dolayı bir içli Tüh demiş olsam da izlediğim her iki filmden de keyif alarak ayrıldım. 

Her iki filmin sonu da ekranda ilerleyen ana karakter ile bitti. O noktadan sonra ne olacağı izleyiciye kalmış. Ben her ikisi için de iyi şeyler olacağı şekilde sonlandırdım kafamda. Bugün biraz polyanna havasındayım sanırım. 

Ilk film 2013 yapımı bir Gürcü filmi. Doğruyu söylemek gerekirse programdan seçerken "Aaa sovetlerden ayrıldığı zamanda geçen bir film, dönem gerçeklerini anlatır, hımm çok havalı duruyor" diye seçmedim. Doğruya doğru, Gürcistan da geçiyor ise güzel bir cografya vardır, kafkas nüziklerini özledim, kesin çalarlar, kesin bir düğün yaparlar diyordum. iki dans görürüm gibi de bir heves vardı içimde. evet biraz da SSCB den ayrıldığı zamanı merak da vardı ama dediğim gibi o dönem yerine bu dönemde de geçiyor olsa ben yine de bu filme giderdim. Sadece az evvel saydığım sebeplerden dolayı. 

Film beni hayal kırıklığına uğratmadı. Ara ara şakıyan kuş seslerinin fon müziği gibi kullanıldığı sahneler vardı. Ormanı, yeşili bizim Karadeniz gibi. ve elbette beklediğim düğün sahnesi. hele de 14 yaşındaki iki kızdan daha aklı başında olanın yaptığı bir solo dans vardı ki.. az daha salonda ben de tempo tutacaktım. oyle başarılı idi. öyküyü anlatıp burada fılmin büyüsünü bozmayayım.

Merak edenler için filmin ismi; In Bloom Fragmanına da bir göz atın derim. Linki  şu videoda. Genç kızların anlatım güçleri, oyunculuk yeteneklerine de hayran kaldım. Bahsetmeden geçmek olmaz. 

İkinci filme geçinceye kadar olan boşlukta ben de önce bir şeyler yedim sonra da kendi kendine içli arapça şarkılar mırıldanan bir baristanın hazırladığı kahvemi içerek hem kafamı tazeledim, hem de dışarıdan gelen esintinin keyfini çıkarttım.

İşini yaparken keyifli olan insanları seviyorum

İkinci film ise bir Amerikan filmi. August: Osage County. Oscarlar dağitilirken eminim ismini bir kaç farklı alanda duyacağız. En etkileyici kısmı elbette ki Meryl Streep ve Julia Roberts in performansları idi. Ama işin açıkcası konu diyecek olursak her ne kadar bir tiyatro oyunundan uyarlandı dense de ben eski yeşilçam senaristlerinden birisinden danışmanlık aldıklarını düşünüyorum. 
Aynı filmi bizimkiler çekseler ve benzer kalitede performans ile sahnelense yine de sırf konusundan dolayı sağlam madara edilir. 

Şu anda yazarken aklıma bir karikatür geldi, çok zaman önce gördüğüm. Bir kahvehanenin tabelasını asıyorlar. Kahvehanenin ismi de "Kardeşler Kıraathanesi" ve bir akıllı koşarak geliyor "Durun durun siz kardeş değilsiniz" diye.. İşte filmin konusu ile ilgili hislerimi çok net özetleyecek bir karikatür. Üzgünüm. Nette karikatürü bulamadım. Yetenekli arkadaşınızın çektiği fotografların suratına bakılır da, çizdiği çöp adamların suratına bakılamaz. O sebeple ben tarif ettim, siz de hayal edin bir zahmet. 

İkinci film Medinat Souk Arena da gösteriliyordu. Bir nevi gala. Bir nevi demek doğru olmaz bildiğin Gala işte. Salona kırmızı halıda yürüyerek gidiyorsunuz. Tuvalet giyinmiş, 15 cm yüksekliğindeki ayakkabılarına tünemiş hatunlar ilerlerken sağdan soldan flaşlar patlıyor. Bu sene geçen sene yaptığım hatayı yapmadım. 

Geçen sene aldığım biletin Gala bileti olduğundan bi haber, evdeki kıyafetimle fırlamış elime de bir anahtar ve telefon alıp, çıkıp gitmiştim. Kendimi kırmızı halıda yürür halde bulunca gayri ihtiyarı, sinemaya giderken her zaman yanımda taşıdığım kocaman şala sarınarak, daha bir havalı giyinmiş gibi görünmeye çalışmıstım. 
Ama içeri girdikten sonra yalnız olmadığımı anlayıp mutlu olmuştum. 

Dubai kılık kıyafet konusunda hiç bir önyargının olmadığı güzide bir yer. Bu akşam çıkışta önümde iki bayan vardı; biri bildiğiniz Ceyo marka terlikler gibi bir terlik giymiş, yanındaki arkadaş da yanında tokası olan tayt üstünde 15 - 20 cm yüksekliğinde bir deri bot giymişti. Bot ve terliğin aynı anda yanyana giyilebildiği yegane coğrafyada ne giyerseniz giyin acaip kaçmaz.

Salonda herkesin koltuğunda bir şişe su ve şöyle bir manzara bekliyordu. 
Cep telefonu ile ancak bu kadar oldu. 






No comments: